“Eşzamanlılık fikri, Benedict Anderson’ın da belirttiği gibi, gazetelerin dolaşımı ile gazetecilik gelenekleri dâhilinde inşa edilmiştir. Büyük boy gazetelerin düzenleniş şekli sayesinde okur daha ilk sayfada beş altı değişik haberle karşı karşıya kalır. Rusya’daki toplumsal kargaşayla ilgili bir yazı, Kosova’daki savaş, East Timor’daki katliam, Clinton’ın yaptığı duygusal bir konuşma, bir cinayet ve bir futbol maçı… Bu olayların çoğu birbirinden bağımsız bir şekilde meydana gelir, olayın aktörleri diğerlerine neler olduğunun pek farkında değildir. Tarihsel avangart sanatçıları öngörülerini kullanarak ilk çıktığı zamandan beri her yerde uygulanan sanatsal bir pratik olan montajı ortaya atmış, çağdaş metropoller deneyimlerimizi iş hayatı ile boş zaman arasında parçalayarak yapısal bir karmaşa yaşamamıza neden olmuştu; bundan kısa bir süre sonra da gazeteler okurlarına metinde doğrudan belirtilmeyen kimi öğelerin eklenmesiyle ancak anlaşılabilen, detaylandırılmış ama bağlamından koparılmış yazıları nasıl iyice kavrayıp irdeleyebileceklerini öğretmeye başlamıştı. Gazeteyi oluşturan yazıların arasında muhayyel bağlantıların kurulmasını sağlayan şey, takvimlerin örtüşmesi, yani gazetenin başına düşülmüş tarihtir; buradaki altmetin, gazetede yan yana getirilmiş bütün öğelerin, içinde “dünya”nın da döndüğü, ölçülebilir derecede türdeş bir zaman ağı dâhilinde kurgulandığıdır. Soğuk Savaş döneminde Amerikan haber spikerlerinin de hep yinelediği gibi: “zaman ilerliyor.” Eşzamanlılık fikri de gazetelerin dolaşımıyla inşa edilmiştir; buna göre, bilgiler söz konusu bilgilerin basıldıktan bir gün sonra eskiyeceğini bilen insanlara eşzamanlı olarak aktarılmaktadır. Hegel, günlük gazete okuma eyleminin modern insanın sabah duası olduğu [sic] söylerken yeni bir ritüelin ortaya çıkmakta olduğunu öngörmüştü; yıl boyunca her gün yinelenen bu ritüelin katılımcıları, sergiledikleri bu tüketim davranışının binlerce, hatta milyonlarca insan tarafından da tekrarlandığını biliyordu. Hegel, gazetenin modern bir ritüel olarak işlev göreceğini öngörürken, Benjamin’e göre gazeteler, geleneksel biçimlerinden farklı olarak, önceki tekrarları yansıttıkları için belleği güçlendirmek bir yana bellek kaybına neden olurlar: zira haber bildirme konusundaki gazetecilik ilkeleri -haberin tazeliği, kısalığı, kolay kavranabilirliği, farklı öğeler arasındaki bağlantısızlık- haberi yapılan olayı, okurların duygusal deneyimine derinlemesine etki edebileceği, böylece duygusal zamanlarına girebileceği alandan izole eder.”
Paul Connerton, Modernite Nasıl Unutturur, Sel Yayıncılık, çev. Kübra Kelebekoğlu, 2014 [2009], 2. basım, s. 86-7.