Totem ve Tabu’daki Küçük Hans pasajından sonra, Diyaloglar’da Deleuze’ün psikanaliz eleştirisinin bir özetini içeren “Ölü Psikanaliz, Çözümleyiniz” başlıklı bölümdeki Küçük Hans referanslarını içeren ikinci metni ekliyorum.
İlk iki paragrafta aslında henüz Küçük Hans’dan bahsedilmiyor fakat Deleuze’ün neden Freud’un Küçük Hans’ın asıl meselelerini yakalayamayacağını düşündüğünün altyapısını oluşturuyor bu kısımlar. Deleuze’ün ahlakçılıkla suçladığı psikanalize dair eleştirisinde: arzu nesnesi kavramı ve psikanalizdeki tasarımıyla bilinçdışı reddediliyor, psikanalizin arzu üretimini dinamitlediği iddia ediliyor, analistin konuşmayı dinleyen ve teşvik eden değil aksine o konuşmaya kulağını kapatan kendi kavram setini konuşana güç ilişkisi üzerinden dayatan bir pozisyonu olduğuna dair iddia dillendiriliyor. Küçük Hans hâlâ gerçek bir insan, kim bilir o ne derdi tüm bunlara?
”
Psikanalize karşı sadece iki şey söyledik: o bütün arzu üretimlerini kırmakta; tüm söylenen oluşumları ezmektedir. Böylece de arzunun makinasal düzenlemesini sözcelemin kolektif düzenlemesini iki yüzünü birden kırıp parçalamaktadır. Olgu şudur ki psikanaliz hep bilinçdışından bahseder; bilinçdışını bulan da odur. Ama bu pratikte hem bilinçdışını indirgemek hem de onu mahvetmek, onu önlemek içindir. Bilinçdışı olumsuz bir şey olarak kabul edilir, o bir düşmandır. “Wo est war, soll ich werden”. Çevirelim istediğimiz kadar: bu orada olandı, orada özne olarak mı meydana gelmeli miyim? daha da beteri (hem de “soll” da dahil olmak üzere “ahlaki anlamı ile bu tuhaf gereklilik). İşibitikler (rateler), uzlaşmalar, anlaşmalar veya kelime oyunları psikanalizdeki bilinçdışının oluşumu yahut üretimi olarak adlandırdığı şeylerdir. Psikanaliz için arzu daima gereğinden fazladır: “çok yönlü ahlaksızlıklar”. Bunlar size eksiği, kültürü ve kanunu öğretecekler. Burada konu olan kuram değildir, fakat söz konusu olan psikanalizin meşhur politik silahı olan yorumlama sanatıdır. Ve gösterenin bulunuşuna, gösterenin araştırılması için anlam yorumundan geçildiğinde durumun değiştiği pek söylenemez. Freud’ün en kaba sayfaları arasında “fellatio” ile ilgili olanları vardır: Penis bir öküz sidiği ile ve öküz sidiği bir ana memesi ile nasıl aynı değeri taşır. Fellatio‘nun “gerçek” bir arzu olmadığını gösterme biçimi, ama bu başka birşeyi de saklamakta ve başka anlama da gelmektedir. Bir şey daima başka bir şeyi anımsatmak zorundadır; metafor ve metonimi. Psikanaliz gittikçe Çiçerovari olmaktadır ve Freud zaten daima bir Romalı olmuştur. Gerçek arzu ile hayali arzu arasındaki eski ayrımı yenilemek için psikanalizin elinde mükemmel bir şifre vardır: arzunun gerçek içerikleri, arzunun gerçek anlatımı sanki Oedipustur veya iğdiş edilmedir veyahut ölümdür, her şeyi yapılanmaya yarayan bir bekinmedir (*). Arzu bir şeyle düzenlemeye, Dışarısı ile ilişkiye, oluş ile bağlantıya girer girmez, düzenleme kırılır. Böylece fellatio: Oedipuscu yapısal bir kaza + memenin emilişinin oral pülsiyonu olur. Geri kalanı için de aynı şeydir. Psikanalizden önce yaşlı insanların iğrenç manilerinden sık sık bahsedilmekteydi; psikanaliz ile çocuksu ahlaksız eylemlerden bahsedilir olundu.
Biz bunun tersini söylüyoruz: Bilinçdışınız yoktur ve asla bir bilinçdışına sahip olmadınız. O “Ben”in başına gelmesi gereken bir “böyleydi”nin yerini alan şey değildir. Freudcu formülün ters çevirilmesi gereklidir. Bilinçdışını üretmeniz gerekir. Bu ne fantasmaların ne de bastırılmış anıların işi değildir. Çocukluk anıları yeniden üretilmez, daima güncel çocukluk blokları ile çocuk-oluş blokları üretilir. Herkes düzenler ve üretir ama bu ne içinden çıkmış olduğu yumurta ile ne onu oraya bağlayan doğurucularla ne oradan edinmiş olduğu imgelerle ne de tohumun yapısıyla yapılmaktadır, ona deney hammadesi olacak şey daima güncel kılınan, çalmış olduğu placenta kısmı ile yapılmaktadır. Bilinçdışını üretiniz, bu öyle kolay değildir, bu bir dil sürçmesi ile, bir ruhani sözcük veyahut düş ile bile yapılmaz. Bilinçdışı üretilen, akıtılan, istila edilmesi gereken politik ve sosyal bir uzam, bir tözdür. Arzu öznesi diye bir şey olmadığı gibi nesne de yoktur. Ne de sözcelem öznesi vardır. Yalnızca akımlar arzunun kendisinin nesnelliğidir. Arzu imleyensiz göstergeler sistemidir ve onlarla sosyal bir alanda bilinçdışı akımları üretilir. Mahalle mektebi, küçük aile nerede olursa olsun kurulu yapıları sorgulamayan arzunun yumurtadan çıkması söz konusu değildir. Arzu daha çok düzenlemeleri ve kesişmeleri istediğinden dolayı devrimcidir. Ama psikanaliz bütün düzenleme ve kesişmeleri keser ve onların üzerine oturur arzudan nefret eder, politikadan tiksinir.
İkinci eleştiri sözcelerin oluşumunu engelleyen psikanalizin biçimidir. İçeriklerinde, düzenlemeler belirsiz çokluluklarla, şiddet dolu dolaşımlarla, şiddet ve oluşlarla doludur (sürü, kitle, cins, ırk, halklar, kabileler…) Ve ifadelerinde düzenlemeler, asla belirsiz olmayan belgisiz (**) zamirleri veya tanım edatlarını (“bir” karın, insan”lar”, “bir” çocuk dövü”lür”) – ayrıklaşmamış mastar fiilleri (yürümek, öldürmek, sevmek…) – kişi olmayan ve olay olan özel isimleri (gruplar, hayvanlar, kendilikler, tekillikler, kolektiflikler, büyük harf ile bütün yazılanlar AT-OLUŞ-BİR-HANS) çekip çevirir. Arzunun makinasal bir kolektif üretimi ne sözcenin ifadesel nedeni ne de maddi üretimdir: içerikleri görece olarak daha az çarpılmış dışavurumcu zincirlerin sözcelerin eklemlemesi. Bir özne temsil edilemeyeceği için sözcelem öznesi yoktur; ama bir düzenleme programlamak vardır. Sözcelemin üstünü kodlamak değil, gösteren adı verilen takım yıldızlarının tiranlığı altında, onların dengelerinin yitmesini önlemek. Fakat özel isimden ve mastar fiilden belirsiz tanım edatlarının mantığından hiçbir şey anlamayan, bunca mantık ile övünen psikanaliz çok tuhaf bir şeydir. Psikanaliz ne pahasına olursa olsun belirsizliklerin ardında daima saklı bir belirlenenin, bir kişinin, bir iyeliğin olmasını istemektedir. Melanie Klein’ın çocukları “insanlar nasıl büyür?”, “bir karın” dedikleri vakit, Melanie Klein “annenin karnı”, “babam gibi büyük olacak mıyım?” diye anlamaktadır. Onlar bir “Hitler”, “bir Churchill” dedikleri vakit, Melanie Klein orada annenin kötü posesifliğini ve iyi babayı görmektedir. Coğrafi bir süreci veya stratejik bir harekatı belirtmek için kullandıklarında askerler ve hava raporu verenler psikanalistlerden çok özel isme karşı duyarlıdırlar: Typhon harekatı. Jung, Freud’e rüyalarından birini anlatır bir gün: Jung kemik yığınını düşünde görür. Freud, Jung’un, birinin ölümünü şüphesiz karısının ölümünü arzuladığını düşünmektedir. “Jung hayretler içinde kalarak, ona bir değil, birçok kafatasını düşünde gördüğünü iyice belirtir”; (1) yine de, Freud, altı veya yedi kurt olmasını istemez: Babanın tek temsilcisi olmalıdır. Ya Freud’un küçük Hans üzerine yaptığı şey: Freud düzenlemeleri asla kaale almamaktadır (bine – sokak – komşu – ambar – atla çekilen otobüs – at düşüyor – at kamçılandı!) Durumları da hiç kaale almamaktadır (sokak çocuğa yasaklanmıştır vs.) Küçük Hans’ın (***) bu işe kalkışmasını da kaale almamaktadır (bütün çıkışlar dolu olduğuna göre at oluş, çocukluk bloku, Hans’ın hayvan-oluş bloğu, yersizyurdsuzlaşma hareketi yahut kaçış çizgisi, bir oluşu belirleyen mastar fiil). Freud’u sadece ilgilendiren atın baba olmasıdır ve gerisi işte hep böyle. Pratikte bir düzenleme verilmiş olduğuna göre çok simgesel (sokağa çıkmak = aşk yapmak) ilişkilerin yahut hayalürünü benzerlikleri (bir at – benim babam) yerine koymak harekette yapılacak oluşu ve arzunun bütününü kırmak için bir anı oradan soyutlamak, bir kısmı oradan çekip almak gereklidir. Gerçek arzunun tümü daha şimdiden yok olmuştur yerine kod sözcelerin simgesel bir üst kodlaması, hastalara hiç şans bırakmayan sözcelemin kurgusallığı yerleştirilir. Bu yüzden psikanalizde para ödemenin kabul edilmesine ve konuşmaya inanılır. Ama en ufak bir konuşma şansımız yoktur. Psikanaliz insanların konuşmalarını önlemek ve onlardan gerçek sözcelem şartlarının tümünü birden çekip almak için yapılmıştır. Bu görev için küçücük bir iş grubu kuruldu: Psikanalistlerin ve bilhassa çocuk psikanalistlerinin raporlarını okumak; bu raporlara sarılmak ve iki sütun yapmak, sol tarafta çocuğun ne dediği, tabii raporlara göre, sağ tarafta ise psikanalistin işittiği ve kaale aldığı (daima “zoraki seçenek”li kart oyunları). Bu açıdan iki ana metin, Freud’un küçük Hans’ı ve Melanie Klein’ın küçük Richard’ı. Ürküntü vericidir. Bu korkunç inanılmaz bir zorlamadır, tıpkı eşit olmayan sikletler arası bir boks maçı gibidir.
”
(*) Bekinme, direnme, ısrar etmedir. (ç.n.)
(**) Belgisiz, belirli olmayandır. (ç.n.)
(***) Küçük Hans karşı komşu kızına gitmek için evden dışarı çıkmak ister ve bu ona yasaklanır. Sokağa çıkarsa atın onu ısıracağını sanan küçük Hans’ın böyle bir at-oluşu vardır. (ç.n.)
(1) E. A. Bennett, Jung’ün gerçekten söylediği (Ceque Jung a vraiment dit), Ed. Stock s.80.
Gilles Deleuze & Claire Parnet, Diyaloglar, çev. Ali Akay, Bağlam Yayınları, 2016 [1977], s. 97-101.