Rilke, İroninin Cazibesi ve Sınırları

Rilke’nin Genç Şaire Mektuplar’ından ironi öğüdü. Baştan çıkarıcılığına karşı uyarıyor. İroniyle belli bir noktaya kadar varılabileceğini, yeterince derine inilemeyeceğini düşünüyor.

İroninin size hâkim olmasına izin vermeyin, bilhassa da yaratıcı olmayan anlarda. Yaratıcı anlarda ise yaşamı kavramak için faydalanacağınız fazladan bir yol olarak kullanmaya çalışın ironiyi. Temiz kullanıldı mı, ironi de temizdir ve ondan utanmaya gerek yoktur; ama kendinizi ona fazla yakın mı hissediyorsunuz, onunla yakınlığınızın gittikçe büyümesinden mi korkuyorsunuz, o zaman ironinin, karşılarında küçük ve çaresiz kalacağı büyük ve ciddi konulara yönelin. Şeylerin derinliğini arayın: İroni oralara asla inemez, —ve eğer ki bu sayede büyük olanın kıyısına varıyorsanız, aynı zamanda bu anlayış şekli sizin varlığınızın bir zorunluluğundan mı zuhur ediyor, bunu bir araştırın. Çünkü ironi ciddi şeylerin etkisi altındayken (eğer tesadüfi bir şeydiyse) ya sizden kopup uzaklaşacaktır ya da (eğer gerçekten doğuştan sizin bir parçanızsa) güçlenip ciddi bir araç haline gelecek ve sanatınızı biçimlendirirken kullanmak zorunda olduğunuz aletler dizisi içindeki yerini alacaktır.

Rainer Maria Rilke, Genç Şaire Mektuplar, çev. Semih Uçar, Nora Yayınları, 2016 [1929], s. 16.

Özlü, Walser’le Tanışma

Bu mektuplarda yeni bir yazarla tanışma, ondan etkilenme, onu Türkçeye çevirip yayımlamaya dair samimi (“içten duyduğum bir yazar”), entelektüel (“okur için daha iyi olur”) ve profesyonel (“kaça mâl olur”) ifadeler var.

“Bilmem Robert Walser’i tanır mısın? İsviçre edebiyatının bence en önemli yazarı. Tam bir Kafkaesk korku ve Dostoyevski yüreği ve zaman zaman Gogol acı humoru taşıyan bir yazar. 12 cilt yapıtı arasında romanları, mektupları, küçük prosa metinleri, şiirleri… 1878 doğumlu. Sekiz yıl Berlin’de yaşıyor. 1919-1933 yılları arasında Bern yakınında Waldau kliniğine konuyor, şizofreni diyorlar… 23 yıl ne pek konuşuyor, ne yazıyor, ne yaşıyor… Yalnız, uzun uzun yürüyüşlere çıkıyor. Kendi çağdaşları Musil, Kafka, W. Benjamin ve diğer yazarlar Walser’i okumuş…

Büyük yoksulluk çekmiş, uşaklık bile yapmış. Belki sen Walser’i okudun… Ben sana boşuna anlatıyorum. Benim önerim Walser’i çevirmek. Çeviri giderlerini Pro Helvetia karşılayacak… Ama bir yıl sonra bir kitap kaça mâl olur? Onlar baskı için para vermezlerse, sen ne kadar destek istersin?

Sonra Robert Walser’den bir roman mı, yoksa çeşitli prosa metinleri, roman bölümleri, fotoğraflar, mektuplar ve şiirler mi basmayı yeğlersin?

Bu öneriyi Pro Helvetia’ya Eylül ayında sunmam gerekiyor. Ancak adamlar, çevirinin basılacağına dair yayınevinden garanti mektubu istiyorlar. (İsviçre’de garantisiz iş olmuyor.)

Bu konuda bana yardımcı olabilir misin?

Walser, çok içten duyduğum bir yazar olduğundan, gerçekten iyi ve temiz bir çeviri olacağından emin olabilirsin. Böyle bir garanti mektubunu “Fransızca” olarak bana yollayabilir misin? Bu işlerde senden başka kimsenin titizliğine güvenmediğim için bugün hemen sana yazıyorum. Ben Walser’in tüm eserlerinden seçmeler yapmayı yeğlerim. Okur için daha elverişli, daha hareketli bir kitap olur.” (s. 71-2)

“Walser’e gelince… kentten kente yürümüş, çevreye uymadığı için son 23 yılını tımarhanede geçirmiş, parasını da uşaklıkla kazanmış biraz Dostoyevski’vari bir yazar… yer yer çok güçlü, yer yer… Özellikle kadınlar konusunda yazmak istediğinde biraz naif, çünkü romanlarından birinde bir erkekle yattığını söylüyor… Bilmiyorum, zaman zaman düşünüyorum da, homoseksüelliğin bugünkü kadar açılamamış olması mı Kafka’ya, Pavese’ye, Walser’e bu denli acı çektirdi diyorum?” (s. 74)

“Dün Robert Walser’in Jacob von Gunten romanını bir oturuşta okudum. Bu denli güzel bir edebiyat tadını insan ancak Gogol, Dostoyevski ve Kafka’dan alır. Bu kitabı -kimse para vermese bile- mutlaka çevireceğim. Belki yalnız sen okuyabilesin diye. Yeter.” (s. 91)

Tezer Özlü & Ferit Edgü, “Her Şeyin Sonundayım”: Tezer Özlü Ferit Edgü Mektupları (1966-1985), Alfa Yayınları, 2019, 2. basım.