“Her siyasal devrim bir dramdır, ama geleceği haber verilen bir teknik devrim bir dramdan daha fazla bir şeydir. Bilginin trajedisidir, bireysel ve kolektif bilgilerin Babil Kulesi’ndeki diller gibi birbirine karışmasıdır.
Esopos’un dili gibi Internet de, olabileceğin hem en iyisi hem de en kötüsüdür. Bir yandan sınırsız bir iletişimin ilerlemesidir. Diğer yandan bir faciadır, sanal yolculuğun Titanic’i ile buzdağının bir gün mutlaka gerçekleşecek olan karşılaşması.
Tıpkı “Tarih’in sonu” gibi Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan bir “tekno-bilgisel” yanılsamanın meyvesi olan bu Internet ağının sibernetiği aslında bir teknikten ziyade bir sistemdir. Bu, stratejik bir iletişim tekno-sistemidir. Bu teknosistemin beraberindeki sistemsel risk, küreselleşmenin gerekleşmesi halinde, yol açtığı zararları bir zincirleme reaksiyona dönüştürecektir.
Bugün kısa zaman önce görülen Asya krizinin bölgesel olup olmadığı konusunda fikir yürütmek gereksiz. Eğer finans piyasasının sibernetiği etkin bir biçimde küreselleşmiş olsaydı, 1997 sonbaharında yaşanan bu kriz gezegenin tümüne yayılacak ve tam bir ekonomik faciaya yol açacaktı.
Böylece, atom bombasından ve kırk yıl süren genel bir nükleer caydırmadan sonra bir enformasyon bombası patlamıştır. Bu bomba nedeniyle yakın zaman içinde yeni bir caydırma, bu kez toplumsal bir caydırma söz konusu olacaktır. Ulusların toplumsal çekirdeğinin aşırı ısınmasını, hatta yarılmasını engelleme amaçlı “otomatik akım kesiciler” kullanılacaktır.
Gerçekten de, telekomünikasyonun gerçek zamanlı küreselleşmesiyle birlikte -ki Internet bu durumun vahşi bir modelidir- enformasyon devrimi bir sistemli ihbarcılık devrimi haline gelmektedir. Ortaya söylentiler ve kuşkulardan oluşan bir panik fenomeni çıkmakta, bu fenomen “hakikat”in ve dolayısıyla basın özgürlüğünün temelindeki meslek ahlakını yıkmaktadır. Bu durum lnternetin Clinton / Lewinsky davasındaki rolünde de görülmüştür: beyan veya ihbar edilen olguların hakikati hakkında şüpheler, haber kaynaklarının ve dolayısıyla kamuoyunun manipüle edilmesinin kontrolsüz şekilde artması. Bu öncü işaretler gerçek enformasyon devriminin aslında sanal dezenformasyon devrimi olduğunu, şu andaki tarihe gerçekten etki eden bir devrim olduğunu göstermektedir.
Maddenin bileşenlerinin radyoaktifliği gibi enformasyonun bileşenlerinin interaktifliği de sessiz bir şekilde yayılarak çeşitli zararlara yol açmakta, genel bir kirlenmeye doğru gitmektedir.
Gerçek zamanda faaliyet gösteren ve birbirlerine etki eden aktörler, sibernetik telekomünikasyon devriminin teleaktörleri belli bir ritmi harekete geçirmişlerdir. Bu teknik tempo, ülkelerin ve toplumların yerel zamanının tarihsel önemine egemen olmuştur. Bu durum yalnızca bir dünyasal zamanın lehine çalışmaktadır. Bu dünyasal zaman artık ulusların tarihine değil, bir EVRENSEL ZAMAN POLİTİKASI soyutlamasına aittir. Enformasyon savaşı ilanı durumunda devreye girecek olan bazı genelkurmaylar dışında hiçbir siyasal temsilci bu politikadan sorumlu değildir.
Örneğin National Security Agency’nin (Ulusal Güvenlik Kurumu) Internet ağının geliştirilmesinin tarihindeki rolünün araştırmacılar tarafından örtbas edilmesini nasıl açıklayabiliriz?
Bugün ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yeni küresel düzene karşı çıkanlara -şimdilik Irak’a- verilecek askeri cevapları otomatikleştirme isteğini nasıl değerlendirebiliriz?
Böylece siyasal partilerin temsili demokrasisini yenileyeceği söylenen doğrudan (live) demokrasi için yapılan özgürlükçü propagandanın ardında bir otomatik demokrasi ideolojisi yatmaktadır. Bu otomatik demokraside tartışarak karar almanın yerine kamuoyu araştırması veya televizyon izleyici araştırması gibi bir “toplumsal otomatikleşme” geçecektir.
Kolektif akıl yürütmeye yer vermeyen bu refleks demokrasisinde “seçim kampanyası” yerini şartlanmaya bırakacaktır. Parti programlarının “sergileyici” niteliğinin yerini bireysel davranışları koşullandırmaya dayanan “canavarlaştırıcı” bir nitelik alacaktır. Nitekim reklamcılık da uzun zamandır bu davranış kontrolünün parametrelerini test etmektedir.
Zaten bir atom savaşının elektromanyetik etkilerine dayanacak şekilde tasarlanan Arpanet sistemine dayanan Internet de Körfez Savaşı’ndan bu yana bir evrensel reklamcılık işlevi görmektedir. İlk olarak Internet tarafından reklamı yapılan bu sistemsel ürün özel olarak kimseyi ilgilendirmemekle birlikte, genel olarak herkesi ilgilendirmektedir.
Internet ağının ve on-line servislerin promosyonu eşi benzeri görülmemiş bir ideolojik bulaşma olgusudur. Internet promosyonunun pratik bir teknolojinin piyasaya sunulmasıyla, bir taşıt aracının satılmasıyla veya herhangi bir iletişim aracıyla (radyo, televizyon) ilgisi yoktur. Burada şimdiye kadar “barış zamanında” hiç denenmemiş bir şey denenmekte, en büyük kamuoyu dönüştürme operasyonu düzenlenmektedir. Bu operasyon ulusların kültürünü olduğu kadar kolektif zekayı da hiçe saymaktadır.
Bu nokta her tür aşırılığın, örneğin Çoktaraflı Yatırım Anlaşması gibi önerilerin veya “Atlantik Ötesi Serbest Ticaret” projesinin kaynağıdır.
Bu küreselleştirici kampanyalar info war -enformasyon savaşı- lehine çalışan Amerikan propagandasıyla neredeyse aynı yoğunluktadır. Nitekim Pentagon da Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana askeri işlerde devrim üzerine çalışmaktadır.
Ancak Interneti ve gelecekteki enformasyon otoyollarını tam olarak anlayabilmek için Internetin interaktif boyutunu ve hakiki bir KARŞILAŞTIRMALI REKLAMCILIĞIN ortaya çıkışını unutmamak gerekir. Bu karşılaştırmalı reklamcılık şu ya da bu ürünün üstünlüğünü övmek yerine ticari rakibi suçlamak yoluna gitmekte, tüketicilerin konumlarını ve ihtiyatlılıklannı küçümseyerek onların direncini kırmaya çalışmaktadır.
Metaları satın alan kimselerin meşru meraklarını tatmin etmekle yetinmeyen reklam ajansları artık rakiplerinin simgesel ölümünü gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar… Avrupa Parlamentosu da işte bu nedenle “sistemli karalama kampanyalarına” karşı mücadele edecek yasalar çıkarma kararı almıştır.(37)
Aynca Internet ağını gelecekte onun yerini almayı amaçlayan teknik evrimden de ayıramayız. Gelecek on yılda analog enformasyonun yerini tüm bilgi kaynaklarının dijitalleşmesine bırakması hedeflenmektedir.
Sayısal olan, görsel-işitsel ortamın tüm alanlarına yayıldığı için Avrupa Birliği Teknolojik Birleşme Üzerine Yeşil Kitap hakkında çalışmaktadır.
Bu raporu hazırlayanlara göre tek bir teknolojinin -sayısal teknolojinin- farklı yerlerde (telefon, televizyon, bilgisayar) kullanılması sonucunda görsel-işitsel araçların kullanımı da değişecek, telekomünikasyonda olduğu gibi bu araçlar da piyasa kanunlarına bağımlı hale gelecekler.
Kollarını her yana uzatan bu birleşmenin ikinci bir veçhesi de Intemeti kapsamaktadır. Amerikan kaynaklı bu şebekede her şey serbest olduğuna göre, şebeke gelecekte de hukuki olarak yalnızca ABb’ye ait olacaktır.
Böylece hiç farkında olmadan bir tür İMGELER KRİZİNE doğru gitmekteyiz.
İkonlar arasındaki rekabet göze göz dişe diş ilkesine göre sürmektedir. Dünya ölçeğinde geniş bir pazara gidilen bu dönemde her şey gibi küreselleşen bu rekabet, ikonlar üzerinden işleyen enformasyonun zamansallık rejimini istikrarsız hale getiriyor.
Ekrana karşı ekranın savaştığı bu dönemde ev bilgisayarının terminali ile televizyonun monitörü, küresel algı piyasasına egemen olmak için çarpışmaktadır. Bu piyasanın kontrolü yakın gelecekte hem etik hem de estetik açıdan yepyeni bir çağın kapılarını açacaktır.”
(37) Mayıs l 998’de Adam Lisowski tarafından kurulan kadın modası kanalı Fashion TV, The Walt Disney Company’yi karalayıcı söylentiler nedeniyle mahkemeye verdi. Rakip bir moda kanalı açmayı planlayan Disney, “Fashion TV ortakları ve müşterileri nezdinde bir karalama kampanyası” başlatmıştı. Bkz. Le Nouvel Observateur, 30 Mayıs 1998, televizyon eki.
Paul Virilio, Enformasyon Bombası, Metis Yayınları, çev. Kaya Şahin, 2003 [1998], s. 104-8.