Handke, Katlanılamazlık ve Deneyim Üzerine

“Kasabaya dönünce bir kafeye oturdu Bloch ve kâğıt oynayanları seyretmeye başladı. Arkasına oturduğu oyuncuyla arasında tartışma çıktı. Öbür oyuncular Bloch’tan çekip gitmesini istedi. Bloch arka odaya geçti. Diya gösterili bir konferans veriliyordu. Bir süre baktı. Güneydoğu Asya’daki misyoner hastaneleri üzerine bir konferanstı bu. Yüksek sesle lafa karışan Bloch, izleyicilerle atışmaya başladı gene. Arkasını dönüp çıktı.

Dönüp gene salona girmeyi düşündü; ama girerse söyleyebileceği hiçbir şey gelmiyordu aklına. İkinci kafeye gitti. Orada vantilatörün kapatılmasını istedi. “Ayrıca ışık da çok ölgün” dedi. Garson kız yanına oturmuştu, bir süre sonra konu kızın omzuna dolayacakmış gibi yaptı; kız Bloch’un niyetinin gerçek olmadığını anlayıp, daha kendisi niyetinin gerçek olmadığını belli etmeye fırsat bulmadan, geriye yaslandı. Bloch kolunu gerçekten kızın omzuna dolayarak hatasını düzeltmek istedi ama beriki kalkmıştı bile. Bloch da kalkmaya davranınca kız uzaklaştı. Şimdi Bloch’un, kızın arkasından gitmek ister gibi yapması gerekirdi. Ama bu kadarı fazlaydı artık; oradan ayrıldı.

Oteldeki odasında şafaktan az önce uyandı. Durup dururken çevresindeki her şey bir çırpıda katlanılmaz oluvermişti. Düşündü: Belli bir anda, şimdi, şafaktan az önce her şeyin bir çırpıda katlanılmaz olması mıydı uyanmasının asıl sebebi? Üzerinde yattığı şilte içine çökmüştü, dolaplar, şifonyer çok uzağındaki duvarların berisinde duruyordu, üzerindeki tavan katlanılmaz bir yükseklikteydi. Loş oda, dışarıda koridor ve hepsinden önce dışarısı, sokak o kadar sessizdi ki dayanılır gibi değildi. Şiddetli bir bulantı kapladı içini. Hemen lavaboya kustu. Bir süre sürdü kusması, rahatlama getirmeden. Gene yatağına uzandı. Başı dönmüş değildi, tersine, her şeyi katlanılmaz bir denge içinde görüyordu. Pencereden eğilip caddenin ucuna kadar bakması işe yaramadı. Bir branda bezi sakin sakin duruyordu park edilmiş arabanın üstünde. İçeride, odanın duvarındaki iki su borusunu gördü, paralel gidiyorlardı, yukarıda duvarla, aşağıda döşemeyle kesiliyorlardı. Gördüğü her şey en katlanılmaz biçimde kesilmiş ve sınırlanmıştı. Kusmak için ferahlatmamış, tersine daha da sıkıştırmıştı. Sanki bir levye kendisini gördüğü her şeyden kanırta kanırta ayırıyordu, daha doğrusu, çevresindeki nesneler kendisinde ayrılmış, havaya kaldırılmış gibiydi. Dolap, lavabo, seyahat çantası, kapı: Ancak şimdi farkında varıyordu; çılgınca bir zora uğramışçasına, gördüğü her nesneye uyan kelimeyi aklından geçirmeden edemiyordu. Her nesnenin görüntüsünü hemen nesnenin adı izliyordu. Sandalye, elbise askısı, anahtar. Ortalığa erkenden böyle bir sessizliğin çökmesi, gürültüler dikkatini artık dağıtmasın diyeydi; her yer bir yandan böyle, çevresindeki nesneleri görebileceği kadar aydınlık, öte yandan böyle, hiçbir gürültünün dikkatini dağıtamayacağı kadar sessiz olduğundan nesneleri sanki kendi reklamlarıymış gibi görüyordu. Gerçekten, bulantısı kimi zaman, uyuyana kadar tekrarlamadan ya da mırıldanmadan edemediği belli reklam spotlarından, moda melodilerden ya da milli marşlardan duyduğu iğrentiye benzer bir iğrentiydi. Hıçkırık tutmuş gibi nefesini tuttu. Sonra nefes alınca aynı şey gene başladı. Yeniden tuttu nefesini. Bir süre sonra işe yaradı bu, uykuya daldı.”

Peter Handke, Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi, çev. Tevfik Duran, Ayrıntı Yayınları, 2016 [1970], 4. basım, s. 50-2.

Gürbüz, Durgunluk ve Keder Üzerine

“Babam gençliğinde ve öğrencilik yıllarında, kendi tabiri ile “Hayat onun içine damlarken”, bu damlayışta yine kendi tabiri ile “paslı bir tat” bulmuş. Bütün bunları nasıl bulmuş bilemiyorum. Babamın yaşına ben de geldim, gezdiği ülkeleri ben de gezdim ama onun gördüğünü ve baktığını ve o hep sözünü ettiği pas izini göremedim. Ve babamın bana bazen dediği uzay gemisi görmüş de kimseyi inandıramamış bir meczup gibi kendi gördüğü ile kendi sırlanmış hali bana muammalı bir tuhaflıktan öte gelemedi. Aramızdaki dağ da sanırım buydu. Rüzgâra, ota ve yağmura müthiş bir kederle bakardı, güneşe ve alacakaranlığa yine kederle bakardı, kar yağdığında ayrı bir keder, bahar geldiğinde canı yanmış gibi ayrı bir keder duyardı. Bütün bunlar vardı da o mu duyardı, öyle mi hissederdi bilemiyorum. Bir keresinde Çemberlitaş Sineması’nın bulunduğu pasajda bir muhallebicide otururken babam, canlı cansız, aslında hepsi canlı, her şeyin havada yüzdüğünü ve o sahiplenir sahiplenmez, onları tanır tanımaz bu tanıdıklarının hemen üzerine konduğunu ve artık onun olduğunu anlatmıştı. Demesine göre kâinatta her şey kendini tanıyanı ve kabule hazır olanı arıyordu. O bunları tanıyor, tanınanlar da bir aile ferdi gibi ona konup onun oluyorlardı. Tanıyan ve kabul eden, buyur eden az olduğu için bir tanıyan görünce en uzak yerdeki bile gelip artık yerleşiyordu. “Zor duygular uzaktan sevilir, hürmet edilir ama kabul görmez, yaklaştırılamaz,” derdi babam. Zor duygularla yaşamak anlaşılan hafif ve uçucuların da varsa taşınmasına, göçüne, değilse hiç gelmemesine sebep oluyordu. Babamın tüm bakışı onları tanımaya, ayırmaya ve keşfe yönelikti. Acı çektiği halde diğer acı çekenleri ayırıyor ve kendine alıyordu, artık onlarla beraber yaşıyordu.

Yetişme çağında anlaşılan rahat bir ortamda ve haldeymiş. Didinme ve yaşama gailesi üstüne yapışık olmadığından o da gözlerini etrafa çevirmiş. Çeviriş de o çeviriş olmuş ve bakışın içine hapsolmuş. Kadıköy’de ve Moda’da bakacak fazla bir şey göremememiş, yolu Üsküdar’a varınca o zamanki harap Fethi Paşa Korusu, Vaniköy sırtları, Beylerbeyi bostanları, Beykoz… derken Üsküdar’ın içleri onu kendine çekmiş. Günlerini buralarda dolaşarak geçirmiş. Giderek cami avluları, medrese eskileri, kubbeler, yazılar, mezarlıklar ve mezar taşları… Uzun vaktini buralarda ve bunları seyrederek geçirmeye başlamış. Tam emin olmamakla birlikte bir vakit hafızlığa çalıştığını, bir vakit kudüm vurmaya devam ettiğini, uzun yaz ve sonbahar gecelerini hep camilerde, daha da ziyade çevre ve avlularında sabahlayarak geçirdiğini biliyorum. Eşi dostu tuhaftır, vardı. Arayanı soranı, ona derin bir bağla bağlı olanlar vardı. Bunlar ne vakit ya da ne şekil oluşmuş, o da malumum değil. Babamın başkalarına hitabında ve olayları karşılayışında vakarlı ve yüksek bir tavrı hep vardı. Bunun mihengi belki de hiç kendinde taraf olmayışıydı. Vicdanını rahatlatmanın tek yolunu her türlü haklılık paylarından feragatte bulmuştu. Başka türlü müsterih olunmaz diyordu. Alacaklı olmak, onu sanırım vakarlı ve kendince güçlü diyemeyeceğim ama dünyanın bu kıstırmasında kapanlara basa basa yürüyebilen birisi yapıyordu. Ama en büyük dert bu kapanlardan birisine olsun tutulmamak değil miydi? Sonraları çok düşündüm, hiçbir şeye bağlı ve rağbette olmamak onu başka her şeyle rabıtalı mı yaptı diye. Ama aslında şunu söylemekle yanlışa düşsem de bu yanlış bir doğruya açılır ki o da söylenecek her şeyin izlenimci bir tavırla söylenebileceğidir. Babam hiçbir şeyi sevk-i tabiisi dışında yapmadı. Otların kederi için de birisi lazımdı, ağlamak için de, sadece bakmak için de birisi lazımdı, sadece duracak birisi de, bu da galiba benim babamdı.”

Şule Gürbüz, Coşkuyla Ölmek, İletişim Yayınları, 2015 [2012], 4. baskı, s. 98-100.

Gilles Deleuze – Kaynakça

  1. Birincil Kaynaklar (Kitap)
    1. Empirisme et subjectivité (1953) [Ampirizm ve Öznellik]
    2. Nietzsche et la philosophie (1962) [Nietzsche ve Felsefe]
    3. La philosophie critique de Kant (1963) [Kant Üzerine Dört Ders || Kant’ın Eleştirel/Eleştiri Felsefesi]
    4. Proust et les signes (1964, 2. 1976) [Proust ve Göstergeler]
    5. Le Bergsonisme (1966) [Bergsonculuk]
    6. Présentation de Sacher-Masoch (1967) [Sacher-Masoch’un Takdimi]
    7. Différence et répétition (1968) [Fark ve Tekrar]
    8. Spinoza et le problème de l’expression (1968) [Spinoza ve İfade Problemi]
    9. Expressionism in Philosophy: Spinoza (1990)
    10. Logique du sens (1969) [Anlamın Mantığı]
    11. Spinoza – Philosophie pratique (1970, 2. 1981) [Spinoza. Pratik Felsefe]
    12. {Félix Guattari} Capitalisme et schizophrénie. L’anti-Œdipe, 1972 [Anti Ödipus : Kapitalizm ve Şizofreni 1]
    13. {Michel Foucault} Intellectuals and Power: A Discussion Between Gilles Deleuze and Michel Foucault [Entelektüelin Siyasi İşlevi içinde]
    14. {Félix Guattari} Kafka: Pour une Littérature Mineure (1975) [Kafka – Minör Bir Edebiyat İçin]
    15. {Claire Parnet} Dialogues, 1977 & 1996 [Diyaloglar]
    16. {Carmelo Bene} Superpositions (1979) in Superpositions
    17. {Félix Guattari} Mille plateaux, 1980 [Bin Yayla]
    18. Francis Bacon – Logique de la sensation (1981)
    19. Cinéma I: L’image-mouvement (1983) [Sinema I – Hareket-İmge]
    20. Cinéma II: L’image-temps (1985)
    21. Foucault (1986) [Foucault]
    22. Le pli – Leibniz et le baroque (1988) [Leibniz Üzerine Beş Ders || Kıvrım / Leibniz ve Barok]
    23. Périclès et Verdi: La philosophie de Francois Châtelet (1988) [Perikles ve Verdi: François Chatelet’nin Felsefesi]
    24. Pourparlers (1990) [Müzakereler]
    25. {Félix Guattari} Qu’est-ce que la philosophie? (1991) [Felsefe Nedir?]
    26. Critique et clinique (1993) [Kritik ve Klinik]
    27. Pure Immanence (2001)
    28. L’île déserte et autres textes (2002) [Issız Ada ve Diğer Metinler]
    29. Deux régimes de fous et autres textes (2004) [İki Delilik Rejimi: Metinler ve Söyleşiler 1975-1995]
  2. İkincil Kaynaklar (Kitap)
    1. Ronald Bogue, Deleuze and Guattari, [Deleuze ve Guattari]1989
    2. Michael Hardt, Gilles Deleuze: an Apprenticeship in Philosophy, 1993 [Gilles Deleuze: Felsefede Bir Çıraklık]
    3. Steven Shaviro, The Cinematic Body, 1993
    4. Philip Goodchild, Deleuze and Guattari: An Introduction to the Politics of Desire, 1996 [Deleuze & Guattari: Arzu Politikasına Giriş]
    5. Paul Patton (ed.), Deleuze: A Critical Reader, 1996
    6. Alain Badiou, Deleuze: la clameur de l’être, 1997
    7. David Rodowick, Gilles Deleuze′s Time Machine, 1997
    8. Charles J. Stivale, The two-fold thought of Deleuze and Guattari, 1998
    9. John Marks, Gilles Deleuze: Vitalism and Multiplicity, 1998
    10. Keith Ansell-Pearson, Germinal Life: The Difference and Repetition of Deleuze, 1999
    11. Gregory Flaxman (ed.), The Brain Is the Screen: Deleuze and the Philosophy of Cinema, 2000
    12. Paul R. Patton, Deleuze and the political, 2000
    13. John Rajchman, The Deleuze Connections, [Deleuze Bağlantıları], 2000
    14. Patricia Pisters & Catherine M. Lord, Micropolitics of Media Culture: Reading the Rhizomes of Deleuze and Guattari, 2001
    15. Claire Colebrook, Gilles Deleuze, [Gilles Deleuze] 2002
    16. Claire Colebrook, Understanding Deleuze, 2002
    17. Jean-Jacques Lecercle, Deleuze and Language, 2002
    18. James Williams, Gilles Deleuze’s Difference and Repetition: A Critical Introduction and Guide, 2003
    19. Nicholas Thoburn, Deleuze, Marx and Politics, [Deleuze Marx ve Politika], 2003
    20. Ronald Bogue, Deleuze on Cinema, 2003
    21. Ronald Bogue, Deleuze on Literature, 2003
    22. Jean Khalfa (ed.), Introduction to the Philosophy of Gilles Deleuze, 2003
    23. Slavoj Zizek, Organs without Bodies: Deleuze and Consequences, 2004
    24. Todd May, Gilles Deleuze: An Introduction, 2005 [Deleuze: Bir Birey Nasıl Yaşayabilir]
    25. Charles J. Stivale, Gilles Deleuze: Key Concepts, 2005
    26. Claire Colebrook, Deleuze: A Guide for the Perplexed, 2006
    27. Constantin V. Boundas, Deleuze and Philosophy, 2006
    28. Peter Hallward, Out of This World: Deleuze and the Philosophy of Creation, 2006
    29. Ronald Bogue, Deleuze’s Way: Essays in Transverse Ethics and Aesthetics, 2007
    30. Anna Powell, Deleuze, Altered States and Film, 2007
    31. Spencer Shaw, Film Consciousness: From Phenomenology to Deleuze, 2008
    32. Ian Buchanan, Deleuze and Guattari’s ‘Anti-Oedipus’: A Reader’s Guide, 2008 [Deleuze ve Guattari’nin Anti-Ödipus’u: Okuyucu Rehberi]
    33. Ian Buchanan & Patricia MacCormack (ed.), Deleuze and the Schizoanalysis of Cinema, 2008
    34. Damian Sutton, Deleuze, [Deleuze], 2008
    35. Elena del Río, Deleuze and the Cinemas of Performance: Powers of Affection, 2008
    36. Constantin V. Boundas (ed.), Gilles Deleuze: The Intensive Reduction, 2009
    37. Eugene W. Holland, Daniel W. Smith & Charles J. Stivale (ed.), Gilles Deleuze: Image and Text, 2009
    38. François Dosse, Gilles Deleuze and Félix Guattari: Intersecting Lives, 2010
    39. Felicity Colman, Deleuze and Cinema: The Film Concepts, 2010
    40. Manuel DeLanda, Deleuze: History and Science, 2010
    41. Claire Colebrook, Deleuze and the Meaning of Life, 2010
    42. Philip Roberts & Richard Rushton, Schizoanalysis and Visual Culture, 2011
    43. Claire Colebrook, Blake, Deleuzian Aesthetics, and the Digital, 2012
    44. Daniel W. Smith, Essays on Deleuze, 2012
    45. Joe Hughes, Philosophy After Deleuze, [Deleuze’den Sonra Felsefe], 2012
    46. Gregg Lambert, In Search of a New Image of Thought: Gilles Deleuze and Philosophical Expressionism, 2012
    47. Nathan Widder, Political Theory After Deleuze, [Deleuze’den Sonra Siyaset Teorisi], 2012
    48. Anne Sauvagnargues, Deleuze and Art, 2013
    49. Andrew Culp, Dark Deleuze, 2016
    50. David Savat & Tauel Harper, Media After Deleuze, 2016
    51. Cogito, Sayı 82: Deleuze, Ortadan Başlamak, 2016
    52. Réda Bensmaïa, Gilles Deleuze, Postcolonial Theory, and the Philosophy of Limit, 2017
    53. Samantha Bankston, Deleuze and Becoming, 2017
    54. Henry Somers-Hall, Jeffrey A. Bell, James Williams (ed.), A Thousand Plateaus and Philosophy, 2018
    55. Ridvan Askin, Narrative and Becoming, 2018
    56. Allan James Thomas, Deleuze, Cinema and the Thought of the World, 2018
    57. Cheri Lynne Carr, Deleuze’s Kantian Ethos, 2018
    58. Barry Nevin, Cracking Gilles Deleuze’s Crystal, 2018
    59. Corry Shores, The Logic of Gilles Deleuze: Basic Principles. 2020
    60. Hanjo Berressem, Gilles Deleuze’s Luminous Philosophy, 2020
    61. Rahime Çokay Nebioğlu, Deleuze and the Schizoanalysis of Dystopia, 2020
    62. Jason Cullen, Deleuze and Ethology: A Philosophy of Entangled Life, 2020
    63. Joseph Weiss, The Dialectics of Music: Adorno, Benjamin, and Deleuze, 2021
    64. D. J. S. Cross, Deleuze and the Problem of Affect, 2021
    65. Tim Flanagan, Baroque Naturalism in Benjamin and Deleuze: The Art of Least Distances, 2021
    66. Ian Buchanan, The Incomplete Project of Schizoanalysis: Collected Essays on Deleuze and Guattari, 2021
    67. Eugene B. Young, Cinematic Art and Reversals of Power: Deleuze Via Blanchot, 2022
    68. Jan Rehmann, Deconstructing Postmodernist Nietzscheanism: Deleuze and Foucault, 2022
    69. Christine Daigle & Terrance H. McDonald (ed.), From Deleuze and Guattari to Posthumanism: Philosophies of Immanence, 2022
  3. İkincil Kaynaklar (Makale)
  4. İkincil Kaynaklar (Video & Audio)
    1. Gilles Deleuze on Cinema: What is the Creative Act 1987
      https://www.youtube.com/watch?v=a_hifamdISs
    2. International Deleuze Studies in Asia 2016 keynote1 / Ian Buchanan
      https://www.youtube.com/watch?v=FlIpS3PPObY
    3. Todd May – about Gilles Deluze
      https://www.youtube.com/watch?v=1b3dupCOITw
    4. Zeynep Direk İle Felsefe Vakti
      https://www.youtube.com/watch?v=6ZlwVQcr88A
    5. Ulus Baker – ‘Deleuze ve diğerleri’
      https://www.youtube.com/watch?v=hmv5AOBnuGw
    6. Philip Goodchild – Gilles Deleuze
      https://www.youtube.com/watch?v=UTX88E9RizU
    7. Ali Akay – Deleuze ve Psikanaliz
      https://www.youtube.com/watch?v=arCjhkUtK-s
    8. Ian Buchanan –  Deleuze’s Inspirations: Artaud, Lawrence and Freud
      https://www.youtube.com/watch?v=o1HigzUtkoI
    9. Patricia MacCormack – Deleuze and the Demonological Text
      https://www.youtube.com/watch?v=5eDIaDV3gmc
    10. Partially Examined Life podcast – Deleuze – What Is Philosophy?
      http://partiallyexaminedlife.com/2013/05/14/ep76-deleuze/
    11. Slavoj Zizek – Deleuze And The Virtual In Reality
      https://www.youtube.com/watch?v=Tu6qUo12OxE
    12. Dave Harris – Deleuze for the Desperate #1 Introduction
      https://www.youtube.com/watch?v=GS35vUMhww4
    13. Jacques Derrida – Gilles Deleuze: On Forgiveness
      https://www.youtube.com/watch?v=I_r-gr3ccik
    14. Dave Harris – Deleuze for the Desperate
      https://www.youtube.com/watch?v=GS35vUMhww4
    15. Hakan Yücefer – Deleuze Düşüncesine Bir Giriş
      https://www.youtube.com/watch?v=w3JfprEq2hE
    16. Sercan Çalcı – Biyopolitika ve Gilles Deleuze
      https://www.youtube.com/watch?v=ZuBMSYSiHXI
    17. Manuel Delanda, “Deleuze and the Use of the Genetic Algorithm in Architecture”
      https://www.youtube.com/watch?v=50-d_J0hKz0
  5. İkincil Kaynaklar (Web)
    1. Stanford Encyclopedia of Philosophy
      https://plato.stanford.edu/entries/deleuze/
    2. Dave Harris and Colleagues – Notes
      http://www.arasite.org/deleuzep.html
    3. Generation Online – Quotes & Resources
      http://www.generation-online.org/p/pdeleuzeguattari.htm
    4. Deleuze Cinema
      http://deleuzecinema.com/
    5. Internet Encyclopedia of Philosophy: A Peer Reviewed Academic Resource
      http://www.iep.utm.edu/deleuze/
    6. Mythos and Logos
      http://www.mythosandlogos.com/Deleuze.html

Parnet & Deleuze, Spinoza ve Kederle Beslenen İktidar

“Bir beden ne yapabilir? Deneyiniz, ama denemek için daha nice sakıncalar vardır. Yalnızca insanların değil, yerleşik iktidarların da bize keder bulaştırdığı tatsız bir dünyada yaşamaktayız. Keder, hüzünlü etkiler eylem gücümüzü en aza indirenlerdir. Yerleşik iktidarların bizi köleliğe indirgemen için bizim kederlenmemize ihtiyaçları vardır. Tiran, papaz ve tin alıcılarının hayatın ağır ve zor olduğunu bize ispatlamaları gereklidir. İktidarlar bizi eskisinden daha az baskı altında tutmakta ama bize daha fazla bunalım vermek zorundadırlar, yahut Virilio’nun dediği gibi içten küçük terörlerimizi örgütlemek ve yönetmek ihtiyacındadırlar. Yaşam üzerine uzun ve evrensel şikayet: Yaşam olan varlığın eksikliği… İstediğimiz kadar dans edelim denilsin, çok hoş değiliz. “Ölüm ne kötü” diyelim, kaybedecek bir şeyimiz olması için yaşamımız gereklidir. Tinin olduğu kadar bedenin hastalıkları da bizi bırakmayacaklar, vampirler bize nevrozlarını ve sıkıntılarını, o çok bayıldıkları iğdişliklerini, yaşama karşı hınçlarını, o çirkin bulaştırıcılıklarını iletmedikçe bizi rahat bırakmayacaklar. Bütün iş kan sorunudur. Özgür insan olmak kolay değil: vebadan kaçmak, rastlantıları örgütlemek, eylem gücünü artırmak, neşeyi etkiye koymak en azami olumluluğu ifade eden ve kapsayan etkileri çoğaltmak. Bedenden organizmaya indirgenmeyen bir güç meydana getirmek, bilince indirgenmeden bir düşünce yapmak. Spinoza’nın ilk meşhur ilkesi bu düzenlemeye bağlıdır; bunun tersi olamaz. Bir Spinoza düzenlemesi vardır: tin, beden, ilişki, rastlantı, etkileme gücü ve bu iktidarı dolduran etkiler, bu etkileri nicelikleyen keder ve neşe. Burada felsefe bir düzenlemenin, işlevliliğin bir sanatı olmaktadır. Oluşların ve rastlantıların adamı Spinoza, sakırgamsı filozof, ayırt edilmez Spinoza, daima ortada, fazla oynamasa bile daima bir kaçış içinde, Yahudi topluluğundan, iktidarlardan, hastalardan ve zehirlerden kaçış. Onun kendisi hasta olabilir ve ölebilir; ölümün ne amacı ne de sonu olduğunu bilir, tam tersine yaşamı başka birine geçirmeye kalkmanın öneminin farkındadır. Lawrence’ın Whitman hakkında söylediği ne kadar Spinoza’ya uygun düşmektedir. Sanki onun yaşamının bir devamıdır: Beden ve tin, tin bedenin ne içindedir ne de altındadır, o bedenle birliktedir; o yolun üstündeki bütün ilişkilere, aynı yolu izleyenlere, rastlaşmalara açıktır. “onlarla birlikte hissetmek, geçişte onların tinlerinin ve etlerinin titreşimlerini yakalamak” ruhuna fatiha törenlerinin tersidir, tine yaşamını sürdürmeyi öğretmek, onu kurtarmak değildir.”

Gilles Deleuze & Claire Parnet, Diyaloglar, çev. Ali Akay, Bağlam Yayınları, 2016 [1977] s. 79-81.

Parnet & Deleuze, Yazmak ve Yazanın (-)Oluşu Üzerine

(Çeviride bazı kısımlar -ilk cümleden itibaren ve kitap boyunca- hatalı gibi görünüyor fakat belki de metnin kendisi dilbilgisi kurallarından kaçış amacındadır, benim dilbilgim doğruyu söylemeye ne yazık ki yetmiyor -muhattap Ali Akay. Olduğu gibi aktarıyorum.)

“Öyle ki yazmak için kaçış çizgileriyle, özünde, bir ilişki kurmaktır. Yazmak; hayalgücünün ürünü olmayan ve yazı’nın bizi ittiğinden dolayı, bize orada gerçeği yüklediğinden takip etmek zorunda kaldığımız kaçış çizgileri çizmektir. Yazmak oluştur, ama yazar olmak değildir. Başka bir şey olmaktır. Meslekten bir yazar geçmişine veya geleceğine göre, kişisel geleceğine yahut ölümünden sonrasına göre kendini yargılar (yüz sene sonra iki yüz sene sonra beni anlayacaklar). Bütün diğerleri kendi kendine kaçış çizgisi çizip, kurulu sözcükleri edinmediği zaman yazı’nın içindeki oluş olurlar. Yazı resmî olmadığında, yazı’nın zorunlu olarak kendi hesaplarına, yazmayan “azınlıklara” kavuştuğu söylenebilir. Bu azınlıklar üzerine de yazılmaktadır zaten, yani onları nesne olarak kabul etmek anlamında değildir bu; ama tam tersine, ister istemez yazıldığına göre onların içinde kalınır. Bir azınlık baştan yapılmış bir şey değildir, azınlık saldıran ve ilerleyen kaçış çizgileri üzerinde meydana gelir. Yazıda bir kadın oluş vardır, ama bu bir kadın gibi yazmak değildir. Madam Bovary, “o benim”, histerik sahtekâr bir cümledir. Kadınların kendileri bile, bir kadının geleceği üzerine yazıldığında, kadın gibi yazmaya çalıştıkları vakit bile bunu başaramamaktadırlar, Kadın zorunlu olarak yazar değildir, ama yazısının minör oluşudur; bu da ister kadın olsun, ister erkek. Virginia Woolf kendi kendine “kadınca konuşmayı” yasaklamıştı: Daha fazla Yazının kadın oluşunu kapmaktaydı. Lawrence ve Miller birer kadın düşmanı olarak tanınmaktadırlar; ama bunun yanında yazı onları dayanılmaz bir kadın-oluşa sürükledi. İngiltere, kadınlarında erkekler kadar güç sarettiği bu oluş ile birçok kadın romancı üretmiştir. Yazıda bir Hintli-oluş, bir zenci-oluş vardır; ama bunların Kızılderili veya küçük zencilerin konuşmasıyla bir ilgisi yoktur. Yazıda hayvanı taklit etmeyi içermeyen, hayvan gibi yapmak anlamını atşımayan bir kuş-oluşa girse de kuşları taklit etmeyen Mozart’ın müziğinden daha fazla bir şey olmayan hayvan-oluşlar vardır. Kaptan Ahab’ın balinayı taklit etmesiyle ilgisi olmayan bir hayvan-oluşu vardır. O harika şiirlerinde Lawrence ve kaplumbağa-oluş. Yazıda kedisinden veya köpeğinden bahsetmeyi içermeyen hayvan-oluşlar vardır. Bu aslında, iki saltanat arası, kısa bir devre, her birinin yersizyurdsuzlaştığı bir kapma kodu olan bir karşılaşmadır. Yazarken yazıdan, yazamayanlara verilir, ama bu yazıya, onsuz olmayacağı, onsuz sadece kurulu güçlerin hizmetinde bir tekrar etme olabileceği bir oluş verir. Yazarın minör oluşu okuyucudan çok yazar var anlamını taşımaz. Bugün bu doğru bile değildir: bu daima yazmayan bir azınlığın yazı ile rastlantısını belirtir ve yazı ne bu azınlıklar için ne onların yerine, ne onların adına yazmakla görevlidir, ama öyle bir karşılaşma vardır ki, her biri diğerini iter ve onu kendi kaçış çizgisine doğru sürükler; bu birleştirilmiş bir yersizyurdsuzlaşmaktır. Yazı, kendi oluşu olan daima başka bir şeyle kendini birleştirir. Tek bir akım üzerinde işleyen bir düzenleme yoktur. Bu bir taklit sorunu değildir, ama bir birleştirme sorunudur.Yazar çok derinden bir yazar olmama oluşuna girmiştir. Hofmannsthal (kendisine bir İngiliz takma adı edinmişti) bir fare isyanının sıkıntısını gördüğü vakit, hiçbir şey yazamamaktadır; çünkü hayvanın kendi içinde dişlerini gösterdiğini hissetmektedir. Çok güzel bir İngiliz filmi Willard, kahramanın dayanılmaz bir fare-oluşunu göstermektedir, bu kahraman her insancıl elverişli durumda buna asılsa da her seferinde alınyazısındaki birleşmede kendini bulmaktadır bu. Yazarlar bunca sükuneti ve bunca intiharı, bunca doğaya karşı düğünler yüzünden olayları açığa kavuşturabilirler. Kendi saltanatlarına hıyanet etmek, kendi sınıfına, kendi cinsiyetine, kendi çoğunluğuna hıyanet etmek – bundan başka hangi sebep yazmak için bir neden olabilir? Ve yazıya hıyanet etmek. Çok kişi hain olmayı düşler. Orada buna inanırlar, hem de hain olduklarını zannederler. Ama bunlar ufak hilebazlardan başka bir şey değildirler. Fransız edebiyatında Maurice Sachs’ın patetik durumu. Hangi hilebaz demedi ki; eh, sonunda gerçek bir hain oldum! Ama hangi hilebaz da akşamına şöyle söylemez: Herşeyden [sic] sonra ufak bir hilebazdan başka bir şey değilim. Hain olmak zordur, bu yaratmak demektir. Orada kendi benliğini kaybetmek lazımdır, kendi yüzünü kaybetmek. Kaybolmak gerekir, meçhul oluş gerekir.”

Gilles Deleuze & Claire Parnet, Diyaloglar, çev. Ali Akay, Bağlam Yayınları, 2016 [1977] s. 60-2.