Kalabalık Otobüste Temas

Dii ruu. Otobüse kartımla giriş yaparken itiyorlar, sırt çantalı gence arkadan sarılıyorum. Beş gün önce Samsun’da bir koşuda, ihtiyar rakibimi yakalayayım diye yüklenince dizimi sakatladım. Merdivenleri çıkarken ve yokuş inerken ağlıyorum, düz yolda yürürken derin nefesler veriyorum, toplu taşımada insanlara sarılıyorum. Hüzün, macera ve aşk dolu günler geçiyor.

“Kardeşim önüne baksana.” dedi.

“Arkadan itiyorlar.” dedim.

Bu otobüsü seçmeme sebep olan gazeteli, gözlüklü ve sarı hırkalı yaşlı kadını orta kapının arkasında koltukta buluyorum. Yanına gitmeye çalışmıyor gibi etrafıma bakarak fotoğraflar, okey taşları, radyo istasyonlarıyla dolu koridoru aşıyorum. Önündeki mavi demiri tutmak için uzanırken elim az önceki çantalı gencin beyaz kulaklığına takılıyor. Önce sarıldık, sonra konuştuk, şimdi yanlışlıkla tasmasından tutup kafasını demire vurdum.

“Kardeşim öldürecen mi bizi?” dedi.

“Dizim ağrıyor.” dedim.

Fırlayan kulaklık, müziği özgürleştirdi. Bir dere ve yayladan bahseden türküsü yaşlı kadının ilgisini çekti. Ablasının bu türküyü çok sevdiğini söyledi, çocukla biraz memleketleri üzerine söyleştiler. Diğer yolcular homurdanınca kulaklıkları paylaşarak sözleri mırıldanmaya başladılar. Aklımda bir tek “Narayama” kısmı kaldı şimdi. Keşke o şarkıyı ben dinleseymişim, not ettim. Belli başlı türküleri öğrenmeliyim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *