The Square, Sefaletin Monoloğu

“Merhaba… Muhtemelen kim olduğumu biliyorsunuz. Az önce merdiven boşluğunda tanıştık. Aramayı denedim ama sana ulaşamadım. Bu yüzden bu videoyu yapıyorum. Çünkü kesinlikle haklısın. Yaptığım iğrenç şey için özür dilerim. Seni hırsızlıkla suçladım. Lütfen bunu ailene göster, böylece hırsız olmadığını anlasınlar. Notta telefonumu ve cüzdanımı çaldığın yazıyordu ama bu doğru değil. Bunun kesinlikle doğru olmadığını vurguluyorum. Kısaca özür dilerim, yaptığım çok kötü bir şeydi. Çok bencilce bir şeydi. Umursamaz ve ön yargılıydı. Ve ben dönüp bakıyorum da, yaşadığınız binaya gitmeli ve kapıları tek tek çalıp basit bir soru sormalıydım. Ama bu hiç aklıma gelmedi çünkü dürüst olmak gerekirse korktum. Orada yaşayanlardan korktum. Sizinki gibi bir binada yaşayan insanlardan korktum. Bu olumsuz yaklaşımlar bana dair bir şeyler söylüyor. Toplumumuza dair bir şeyler söylüyor. Çünkü ön yargılı tek bireyin ben olmadığını biliyorum. Sizlerin de bize yönelik ön yargıları var. Yaşam farklarımızdan dolayıdır muhtemelen. Yani olay bir anda siyasete ve adil varlık paylaşımına gidiyor. Çünkü bu sorunları bireyler tek başlarına çözemez. Toplumun da el uzatması gerekir. Hata yaptığımı söylemem ve bir video ile özür dilememin yeterli olmadığını biliyorum. Toplumda çözülmesi gereken daha büyük ve yapısal sorunlar var. Dünyadaki varlıkların %50’den fazlasını 291 kişinin elinde tuttuğunu biliyorum. Böyle birisi tüm bunları bir anda çözebilir mesela.”

The Square (2017)
Yönetmen: Ruben Östlund
Oyuncu: Claes Bang
Çevirmen: MeKsA

My Dinner With Andre, Oyun Yazarı ve Para ve Mânâ

Filmin açılışındaki dış ses. Benzersiz diyaloglarla örülü bu film için alıntılanacak en ucuz monologlardan birisi olabilir bu kısım belki ama yine de tekinsiz bir karşılaşmanın kapısını açıyor. Sonra Grotowski maceraları, dünya turları, sanat ve yaşam sorgulamaları geliyor.

“Oyun yazarının hayatı zordur. Kimilerinin düşündüğünün aksine kolay değildir. Oyun yazmak için çok çalışırsınız, kimse sahnelemez. Geçinebilmek için başka işler yaparsınız. Ben oyuncu oldum ama insanlar işe almadılar. Böylece günlerini ufak tefek işlere koşturarak geçirmeye başlarsın. Bu sabah kimi önemli telefon görüşmeleri için saat 10.00’da kalkmam gerekti. Daha sonra zarf almak için kırtasiyeye gittim. Sonra da fotokopiciye. Yapılacak düzinelerce iş vardı. Saat 17.00’de, sonunda postaneye gidebildim ve oyunumun birkaç kopyasını postaladım, bu sırada da acaba menajerim bir rol için aramış mı diye devamlı çağrı cihazımı kontrol ediyordum.

Sabah posta kutum faturalarla dolmuştu. Ne yapacaktım? Bunları nasıl ödeyebilirdim ki? Zaten elimden gelenin en iyisini yapıyordum. Bütün hayatım bu şehirde geçti. Yukarı doğu kısmında büyüdüm 10 yaşımdayken zengindim, soyluydum sefahat içerisinde, taksilerle dolanıyordum ve aklımdaki tek şey sanat ve müzikti. Şimdi 36 yaşındayım, aklımdaki tek şey para. Saat şimdi 19.00 oldu en çok istediğim şey eve dönmek ve kız arkadaşım Debby’nin bana güzel lezzetli bir yemek pişirmesi… Son yıllardaki finansal durumumuz yüzünden Debby haftada üç gece garsonluk yapmak zorunda kalıyor. Nihayetinde, birisi az da olsa para kazanmalı.

Tek başımaydım. Ama işin en kötü tarafı, bir takım tuhaf rastlantılar nedeniyle yıllardır resmen uzak durduğum birisiyle yemek için sözleşmek mecburiyetinde kalmıştım. İsmi André Gregory’di. Bir zamanlar çok yakın bir arkadaşım olduğu gibi aynı zamanda tiyatrodan da en değerli meslektaşımdı. Hatta beni keşfeden ve oyunlarımdan birisini profesyonelce sahneye koyan kişiydi. André’yle tanıştığım zaman, bir tiyatro yönetmeni olarak kariyerinin zirvesindeydi. Ekibi, “Manhattan Project” ile müthiş işler çıkartmış dünyanın her yerinden seyircileri şaşkına döndürmüştü. Ama sonra André’ye bir şeyler oldu. Tiyatroyu bıraktı. Ortalıklardan kayboldu. Aylar boyunca, ailesinin tek bildiği, Tibet gibi tuhaf yerlere seyahat ettiği oldu ki bu da garipti çünkü karısını ve çocuğunu severdi. Eskiden evden ayrılmaktan
hiç hoşlanmazdı. Oysa partide onunla tanışmış birinden, insanlara ağaçlarla konuştuğunu filan anlattığını duyabilirdiniz. Belli ki André’nin başına korkunç bir şeyler gelmişti. Onunla buluşma fikri beni geriyordu. Yani böyle bir şeye çok da hevesli değildim. Benim derdim bana yetiyordu. André’ye yardım edemezdim ki. Doktor filan mı olmam gerekiyordu?”

Louis Malle (yön.), My Dinner with Andre (1981)
Senaryo & Oyuncular: Andre Gregory, Wallace Shawn
Çeviri: Emre Tuncay Özgünen (Kuban)