Tüm bunların birçok sonucu vardır. İlk önce Marksizm’in, ücretlerin toplam kapital ile ilişkili olarak artmasını sağlayan düşen kâr oranına doğru eğilim sorununu çözer (1984: 230). Farklı bir para türü söz konusu olduğu için, ücretler, toplam mali kapital miktarını geçmeyecek şekilde artabilir; çünkü bu, farklı bir oyun tahtası üzerine kaydedilir ve farklı bir oyun oynar. Mali kapitalin değeri, asla sabitlenmez, aksine artış oranı tarafından belirlenir; yatırıma bir dönüş olduğu ölçüde, bu yatırım belirsiz biçimde artırılabilir. İki tür kapital arasında ortak bir ölçü yoktur. Bu yüzden, sınır içseldir ve yaklaşıldığı her keresinde kolaylıkla yerinden edilebilir. İkinci olarak, paranın artıkdeğeri, sonuçta, kârını çıkarttığı kodun artıkdeğerine bağlıdır. Bu yüzden, hısımsal kapitalin kodun bir artıkdeğerini çıkartabildiği daha geleneksel sektörleri ya da arkaik yer-yurtsallıkları açmak üzere kendisini ihraç etmesi gerekir. İlkel birikim, sürekli olarak kendisini “küreselleşme” biçiminde ya da daha fazla sektörün kapitalist ekonomiye katılmasıyla çoğaltır. Üçüncü olarak, üretim, üretim ihtiyacını sürdürmek için tüketilmeli ya da paraya çevrilmelidir; çünkü kapitalistlerin mali kapitalin birikimini hedeflemesine karşın, bu tür birikim, değiş tokuş edilebilir ürün toplamlarına karşıt olarak kredi ve kâr oranlarına bağlıdır. Soğurma ya da üretim-karşıtı mekanizmaların, kapitale çevrilebileceğinden emin oldukları artıkdeğeri ortadan kaldırmaları gerekir (1984: 235). Reklamcılık, hükümet, militarizm ve emperyalizm, üretimin tüketilebildiği görünür biçimlerdir. Kapitalizm tek başına işlemez bu yüzden; çevrilemeyen kodun artıkdeğer birikimini önlemek için bir üretim-karşıtlığı kaynağı olarak Devlet’e gerek duyar.(6) Kapitalizm, üretimi soğurmak için, yeniden yer-yurt edinmenin anakronik kesimlerini sürdürmeye gerek duyar. Deleuze ve Guattari’ye göre vergiler ve savaşlar kapitalist ekonomi için yararlıdır; kapitalizmin gücü, içindeki çelişkileridir. Tüketici toplum, benzer bir üretim-karşıtlığı oluşumudur; hısımsal kapitale ait akışların farklılaşan ilişkisini artırmak için yeni ihtiyaçlar ve istekler yaratır. Aynı şekilde, durgunluklar da kapitalist ekonomi için yararlıdır; çünkü istihdamın istikrarsızlığı, ücretleri düşük tutabilir ve kâr oranlarını artırabilir. Kapitalizm, meydana gelen hemen hemen her şeyden güç kazanabilir; idealleştirilmiş devlet sadece, kapitalist ekonominin üretim-karşıtı kutbudur. Sonuçta, kapital, hem üretim araçlarını kolaylaştırmak hem de yeni tüketim ihtiyaçları yaratmak için, yeni teknolojilerin icadı biçiminde, öğrenim üretimini koşullandırır; ancak bu anlayış, teknolojik araçları askeri yayılma gibi yararsız hedeflere doğru yönelten bir bilgi aptallığı ya da üretim-karşıtlığı tarafından tüketilir (1984: 235-6).
Kapitalist temsiliyet, kodlara ya da gösterenlere göre işlemez; kodları çözülmüş akışların birleşmesi yoluyla iş görür. Bunlardan biri ifade rolü alırken, diğeri ise içerik rolüne soyunur; artık bir anlam belleğiyle ilişkili olarak tanımlanmış, gösterilenler ya da gösterenler yoktur. Onun yerine, sadece noktalar-göstergeler, “taslaklar” [schizzes] (akışın ayrı akışlar halinde bölünmeleri) ve noktalar-aralıklar vardır (1984: 242). Elektrik, bu tür belirsiz akışların gerçekleşmesi, bilgisayar ise akış kodlarının bu tür bir çözümünü işleten teknik olarak olarak varsayılabilir. Soyut emek ve kapital, elektrik potansiyeli gibi potansiyel hazneleri olarak ele alınabilir. Kapitalist toplumda üretilen göstergeler, anlamlamayandır; bunların üretimi ve kaydedilmesi, kapitalin çoğalması ihtiyacı tarafından belirlenir. Bir reklam sadece, bir şirketin kendi kârlarını artırmaya çalıştığı anlamına gelir. Bu tür göstergeler, arzu tarafından belirlenmiş kapitalist üretim tarzı altında akar, parçalanır, bölünür ve birleşir. Sadece ikincil olarak, reklamcılığın ve enformasyonun ilettiği gösterenler ve imgeler üzerinde yeniden yer-yurt edinirler. Kapitalist temsiliyet, sadece simülasyon ile işler: Onun simülasyonları, kendilerine özgü anlamlar taşımazlar, çünkü onların dağılımı tümüyle, onları üreten kapitalist üretim ilişkileri tarafından belirlenir. Kapitalist temsiliyetin malzemesi, farklılaşan ilişkidir; bir ittifak akışı ile bir hısımlık akışı arasındaki birleşmedir. Fakat, öteki toplumsal oluşumlardan farklı olarak, kapital kendisini doğrudan ekonomik bir durum olarak varsayar (1984: 249). Kapitalist temsiliyette hiçbir şey saklı kalmaz. Onun simülasyonları, üretim-karşıtıdır, çünkü kendi başlarına üretim ilişkilerine giremezler; sadece, ekonomik bir makinenin parçaları olarak iş görmek üzere yaratılabilirler. Üretim-karşıtlığı, üretime ilave edilmiş aşkın bir faktör olmayı bırakır; onun yerine, tüm üretimi istila eder ve üretimle örtüşür hale gelir. Üretim sadece, kapital akışlarının ve artıkdeğer çıkarmasının olduğu yerde gerçekleşir.
Kapitalizm, “evrensel tarih”in sınırıdır, tüm toplumların dışıdır; çünkü kodları çözülmüş ve yersizyurtsuzlaştırılmış akışların socius’udur. Kendi sınırlarını çevirebilme ve yeniden bütünleştirebilme açısından benzersizdir: Her zaman kendi sınırlarını geçebilir ve hayatta kalabilir; çünkü öteki yeniden yer-yurt edinmeler aracılığıyla onları ortadan kaldırılabilir. Ancak, kapitalin bir dış sınırı vardır: şizofreni (1984: 246). Kapital, kodları çözülmüş akışların sınırsız niceliklerini üretirken, bu tür akışların miktarım belirlemek için yeni bir aksiyom icat ederek gerekli olduğunda bunları kendisine bağlar. Hiçbir akış tamamen üretken ya da hısımsal değildir; akış, kapitalist rejimin parçasını oluşturan bir eşitlik rejimine ya da üretim-karşıtlığına bağlanır. Ancak kapital, yersizyurtsuzlaştırılmış akışların birleştirilmesini ve yeni arzu-makinelerinin yaratımını önlemede güçsüzdür. Aslında kapital, herhangi bir şey üretir gibi, içkin arzu-makineleri olan şizofrenleri yaratır (1984: 245). Kendisinin, şizofreni ve serbest arzu-üretimi uygulaması tarafından altüst edilmesini önlemek için kapital, arzuyu ele geçirmenin bir yolunu bulmak zorundadır. Kapitalin erki, ne şiddete, ne ideolojisine duyulan inanca ne de üretkenlik gösterilerine bağlıdır. “Amerikan düşü” ve daha iyi bir hayat fantezileri, üretim engellendiğinde ortaya çıkar. Kapital, üretim-karşıtlığını her yere; aile, kişisel yaşam, boş zaman ve belki de fantezi ve düşler gibi her özel alana sokmanın yollarını arar; sonunda arzu, üretimin tek mevcut tarzı olarak kendi sürecine yatırılacaktır (Guattari ve Negri, 1990: 25). Bunun anlamı Oedipus’tur (1984: 262-71).”
(6) Kapital, tek küresel erk değildir. Ayrıca arkaik temsiliyetlerce harekete geçirilmiş, terör sayesinde erk üreten askeri-endüstriyel yapılar da vardır (Bkz. Guattari ve Negri, 1990: 53-66).
Deleuze, Gilles & Guattari, Félix (1984). Anti-Oedipus (1972), çev. Robert Hurley, Mark Seem ve Helen R. Lane. Londra: Athlone.
Guattari, Félix (Antonio Negri ile birlikte) (1990). Communists Like Us (1985), çev. Michael Ryan. New York: Semiotext(e).
Philip Goodchild, Deleuze & Guattari: Arzu Politikasına Giriş, çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı Yayınları, 2005 [1996], s. 164-7.